باب إستواء
الظهر في
الركوع.
120. Rüku Ederken Sırtın Dümdüz Tutulması
-وقال
أبو حميد في
أصحابه: ركع
النبي صلى
الله عليه
وسلم ثم هصر
ظهره.
Ebu Humeyd es-Saidî karşısındaki cemaate şöyle demiştir:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem rükuya gider ve sonra sırtını
düzleştirirdi." Sırtın dümdüz tutulması demek başın vücuttan ne aşağıda ne
de yukarıda olmasıdır.
باب حد إتمام
الركوع
والاعتدال
فيه والاطمأنينة.
121. Rükunun Tam Olarak Yapılmasının Ölçüsü Ve Rükuda Vücudun
İyice Sükunet/ Dinginlik Bulması
حدثنا
بدر بن المحبر
قال: حدثنا
شعبه قال: أخبرني
حكم، عن ابن
أبي ليلى، عن
البراء قال:
كان
ركوع النبي
صلى الله عليه
وسلم وسجوده،
وبين
السجدتين،
وإذا رفع من
الركوع، ما
خلا القيام
والقعود،
قريبا من السواء.
[-792-] Bera' (r.a.) şöyle demiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem namaz kılarken rükularda, secdelerde ve iki secde arasındaki oturuşlarda
neredeyse birbirine eşit olacak bir süre kadar beklerdi. Sadece (kıraat için
olan) kıyamlar ile teşehhüdlerdeki oturuşlar bunlardan farklı idi.
Tekrar: 801, 820.
122. Resulullah s.a.v. Rükuunu Tam Olarak Yapmayan Birisine
Namazını iade Etmesini Emir Buyurmuştur
حدثنا
مسدد قال:
أخبرني يحيى
بن سعيد، عن
عبيد الله
قال: حدثنا
سعيد
المقبري، عن
أبيه، عن أبي هريرة: أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم دخل
المسجد، فدخل
رجل فصلى، ثم
جاء فسلم على
الرسول صلى
الله عليه
وسلم، فرد
النبي صلى
الله عليه
وسلم عليه
السلام، فقال:
(ارجع فصل،
فإنك لم تصل).
فصلى، ثم جاء
فسلم على
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فقال:
(ارجع فصل،
فإنك لم تصل).
ثلاثا، فقال:
والذي بعثك
بالحق فما
أحسن غيره،
فعلمني، قال: (إذا
قمت إلى
الصلاة فكبر
واقرأ ما تيسر
معك من
القرآن، ثم
اركع حتى
تطمئن راكعا،
ثم ارفع حتى
تعتدل قائما،
ثم اسجد حتتى
تطمئن ساجدا،
ثم ارفع حتى
تطمئن جالسا،
ثم اسجد حتى
تطمئن ساجدا،
ثم افعل ذلك
في صلاتك كلها).
[-793-] Ebu Hureyre (r.a.)'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Bir gün
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem mescid'e girmişti. Onun arkasından
birisi daha gelip namaza durdu. Namazını bitirince gelip Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e selam verdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun
selamına mukabelede bulunduktan sonra; 'Git ve namazını tekrar kıl, çünkü sen
namaz kılmadın' buyurdu. Adam gidip daha önceki kıldığı gibi namazını tekrar
etti. Sonra gelip Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e selam verdi. Resul-i
Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimiz yine; 'Git ve namazını tekrar
kıl, çünkü sen namaz kılmadın' buyurdu. Bu durum üç defa tekrarlandı. Sonunda
adam; 'Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben bundan daha iyisini
yapamıyorum. Bana doğrusunu Öğretiniz’ dedi. Bunun üzerine Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu; "Namaza duracağın zaman önce
tekbir getir. Sonra ezberinde bulunan ve kolayına gelen kısımlarından Kur'an
oku. Ardından vücudun hareketsiz kalacak şekilde (itminan) rüku'a var. Sonra
rüku'dan doğrul ve dimdik dur (itidal). Ardından secdeye git ve kemikler eklem
yerlerine tam anlamıyla oturacak şekilde (itminan) secde et. Sonra doğrul ve
yine kemikler eklem yerlerine tam anlamıyla oturacak şekilde (itminan) otur ve
ardından tekrar secdeye git ve kemikler eklem yerlerine tam anlamıyla oturacak
şekilde (itminan) secde et. Namazının geri kalan kısmında da bu
söylediklerimin tamamını aynen yap!"
AÇIKLAMA: Kadî İyaz Resulullah'ın çünkü sen namaz
kılmadın" şeklindeki buyruğu hakkında şu açıklamayı yapmıştır:
"Bilgisiz bir kimsenin ibadetlerle ilgili konularda herhangi bir bilgisi
olmaksızın yaptığı fiiller geçerli değildir.
Burada Resulullah adama "namaz kılmadın" derken namazının
geçerli olmadığını ifade etmek İstemiştir. Zaten Resulullah'ın ve sözünün
zahirinden anlaşılan da budur."
Bu Hadisten
Çıkarılan Sonuçlar
1. Namazın rükünlerini yerine getirirken söz konusu rükünlerde
kemiklerin eklem yerlerine iyice oturması ve böylece vücudun bir süre
hareketsiz kalması (itminan / tumanîne) farzdır. Alimlerin çoğunluğunun görüşü
budur. Hanefî mezhebinde meşhur olan görüşe göre ise ta'dîl-i erkan sünnettir.
2. Namazın farzlarından birisini ihlal eden bir kimse o namazı
iade etmekle mükelleftir; bu namazı iade etmesi farzdır.
3. İyiliği emredip kötülüğü yasaklamak çok önemli bir görevdir.
4. Herhangi bir husus öğretilirken karşıdaki insanı sıkıntıya
düşürmeyen en uygun metod uygulanmalı ve konu etraflıca açıklanarak hedefler
tam anlamıyla gösterilmelidir.
5. Öğrenci hocasından gerekli bilgileri almak için istekte
bulunmalıdır.
6. Kişi aynı mekanda bulunuyor olsalar bile bir anlamda ayrılık
sayılabilecek fasılalar oluşmuşsa muhatabına tekrar tekrar selam verebilir ve
muhatap tarafından bu selam alınır.
7. İmam cemaatiyle birlikte mescitte oturabilir.
8. Alimlere ve hocalara selam verilir ve emirlerine uyulur.
9. Kişi hatalarını itiraf
edebilir ve hataların insana mahsus bir özellik olduğunu bu itiraf sırasında
dile getirebilir.
10. Resulullah (s.a.v.) insanlarla ilişkilerinde en güzel ahlak
üzere idi, onlara çok yumuşak davranırdı.
11. Daha etkili olması için gerekli açıklamaları sona saklamak
uygundur.
Farz şeklinde tercüme ettiğimiz kelime Arapça
nüshada vaciptir şeklinde geçmektedir. Hanefî mezhebi dışındaki mezheplerin
ıstılahında vacib kavramı Hanefi mezhebindeki farz kavramının karşılığı olarak
kullanılır, Türk okuyucusunun vacip dendiği zaman Hanefî mezhebi ıstılahındaki
vacip kavramını anlayabileceğini ve dolayısıyla karışıklık doğabileceğini
düşünerek burada farz kavramını kullanmayı uygun bulduk. (Mütercim) Bu paragrafta kullanılan farz kavramı için
yukarıdaki dipnotta belirttiğimiz hususlar geçerlidir. (Mütercim)
12. Abdestin farzları sadece ayet-i kerimede sayılanlardan ibarettir
ve dolayısıyla sünnetle sabit olan diğer fiiller menduptur.